7 Eylül 2010 Salı

"Seglar moderaterna under falsk flagg när de kallar sig arbetarparti" / "Valfiriheten är en bluff..." ; Onuncu yazı

Partiler sundukları afişlerle, 'rol çalma' konusunda seçeneklerin ne denli zengin olduğunu gösterdi.

En son, (M) Partisi Başkanı, Başbakan Reinfeldt bu tür bir yazı ile kamuya sunuldu.

Varsılların, işadamlarının çekirdek olduğu (M) bu patri, işçi partisi rolu ile sahne aldı.

'Bara ett arbetarparti kan fixa jobben,' Bu afiş yazısı iki türlü etki verdi hemen.

İlk, çok hızlı olarak, 'rol çalıntısı'nı ona anımsatan kırmızı bir etiket yapıştırdılar burnuna Başbakan'ın.

Neden başka yere değil de burnuna? Bunu Dedektif Kim geldiğinde ona soracağım.

Dedektif Kim, bu tür boyama ya da farklı simgelerle karşı çıkma olaylarına özellikle pertavsız tutuyor.

Afişlerin şurasına, burasına ek yapmak.

Boyamak olağan bir seçim heyecanı sayılır burada.

Bunun bir seçim alışkanlığı, eğilimi olduğu söylenir.

Bu şakalar adayların hoşuna gitmese de olağan sayılır.

Daha doğrusu bir tolerans ölçümüdür bir anlamda bunlar.

Seçmen önüne çıkan aday, ne kadar hoşgörülüdür? Bir test yapılır.

Hemen üst afiş, bayanın yüzünde simgeler var. Bu simgeler açık seçik.

Başka şeyler, boynuz da olabilir. Bu her zaman görülegen bir seçim oyunudur.

“Det går tydliga trender i klottret på valaffischerna –

Bıyıklar, alında boynuz, dişlerin siyah boyası...

-mustascher, horn i panna och gluggar mellan tänderna på kandidaterna verkar höra till det vanligaste.”

Geçenlerde sunduğumuz bu afiş yineleniyor burada.

Bu kez kirlenen afiş üzerinde temizlik de var.

Bu afişin hemen üstünde ikici bir afiş görülüyor.

"Alliansens gröna röst"

Tam bu sırada Dedektif Kim de içeri girdi.

Pertavsızını "gröna", "yeşil" sözcüğü üstüne tuttu.

"Alliansens" için de iyimser değil Dedektif Kim. Burada yine hem söz oyunu var hem de 'rol çalma' var, diyor.

Konuyu burada bırakacağını sanıyordum. Olmadı! Bir gazete sayfası uzattı önüme.

Bunu gördün mü, diye sordu. Gördüm, fakat.. dedim. Biraz da bozuldum açıkçası. Daha neler!

Londra'dan davet ettiğimiz Dedektif Kim, oldukça zor anlar yaşattıktan sonra, bu gazete sayfasının sol yanındaki köşe yazısına pertavsız tuttu.

"Üzerinden on gün geçmiş, fakat güncel bir belge, al, oku," dedi. Biraz da sert çarptı gazeteyi masaya. Ya da bana öyle geldi. Tam emin değilim.

26 ağustos 2010, City adlı ücretsiz yayılan gazetedeki Kajsa Ekis Ekman imzalı yazı şöyle başlıyor:

“Valfiriheten är en bluff.
Alla vill ha billig el.
Alla vill helst ha miljövänlig el.
Har vi det då?
Nej. Och det ar för att vi inte äger den själva.
1998 sålde borgarna ut Stockholm Energi till det finska bolaget Fortum för småpengar. Fortum tog över Värtaverket och plöstligt var det de som bestämde hur vår el skulle produseras och hur mycket den skulle kosta.
Snart blev priserns högre.
Fortum började importera billigt kol från Ryssland att elda med. I dag är Värtaverket det kraftverk som släpper ut mest koldioxid i hela Sverige. 740 000 ton om året, vilket är lika mycket som all biltrafik i helsa stan.
De produserar billig och skidig enerji, ändå betalar vi högre pris. Vem tjänar på det? İnte Stockholm."

Değerli İzleyici,

Dedektif Kim bir süre başımda bekledi.

Yazıyı ilk tümceleri ile ekranda görüp gittiği için bu yazıyı burada kesiyorum.

İsveç’te seçme seçilme hakları konulu bir gazete köşe yazısından parça verdim geçen gün.

1922'de beş kadın parlamentoya giriyor.

Bunlardan ikisi Kerstin Hesselgren ve Elisabeth Tamm. Görüntüler yanda.

Yıl 2010, ilk kadın parlamenterden bu güne arada 88 yıl var. Bu konuya dönmek üzere...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez

Eylül 2010, Stockholm
Fotoğraflar: Feryal Özkale Sönmez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder